11 Aralık 2008 Perşembe

Esselam...








Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi


Dilsiz kulaksız sözü can gerek anlayası


Yunus Emre






Öncelikli olarak tuşlarla ilişkimin çok iyi olmadığını belirtmeliyim. Bu satırları yazarken ellerimin kaleme olan vuslat dualarını işitir gibi oluyorum. Mahrem bir ilişkimiz var kalemim, kağıdım, yüreğim, dimağım..Öncelikli olarak kağıda düşmeyen hiç bir şeyi buraya yazmıyorum, daha da doğrusu yazamıyorum Lihikmetin diyelim...Bu mahremiyeti buraya taşımam ne kadar doğru bilmiyorum. Yanlış hayat doğru yaşanmaz ya bu ifşa bir günah olursa eğer kelimelerimle birlikte işlenmiş, bu sefer aynı kelimelerim bir tövbe oluverir bana ; girerim yine mahrem dünyama kağıdımla, kalemimle, benden içeriye... Amin derim ellerimin sessiz duasına dönerim olmam gereken yere yeniden... Sonuç olarak işte fakirin cümleleri...






Yunus sen az kelam ettin biz çok anladık; biz çok kelam ettik hiç anlaşılamadık. Ne yapmalı şimdi alem bir temaşagah desem ;bu cümleden sonrası kalemi arşa kaldırmak olacak, bu kadar cesaretli değilim. Belkide heybemde bir şey yok arşı anlamlandırıcak, bu yüzden adına cesaretsizlik diyorum. Riya borcu olamasın fakir cümlelerimin. Kalemi hareket ettirene hamd olsun, kalemi yürüten Rabbim ,yazılan her kelimeyi anlamla taçlandırsın.Bu yazılanların ve yazılmasına hüküm buyrulanların yazgısı latif olsun. Öyle ya yazınında bir yazgısı var yazdırandan ötürü. Velhasıl-i kelam Halil cibran şöyle diyor: "Ağaçlar yeryüzünün gökkubbeye yazdığı şiirlerdir. Ama biz onları devirir ve boşluğumuzu kaydedebilmek için kağıda dönüştürürüz." Varlığın sahibinden bir alamet-i farika niyaz ediyorum kelimelerim için. Boşluk katibi olmak değil istedeğim, ne şimdi ne de sonra. Kelam dilsiz, kulaksız kalmasın inşallah..


EsseLam...



Ferah-aver

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder