13 Mayıs 2009 Çarşamba

...



Yazamamanın garip bir elbisesi var. Hele hele yazdıklarını görüp hiç tanımadığın bir yabancının kalbinden dökülenleri okuyormuş gibi olmanınki hepsinden ayrı. Tek bildiğim bir hayli sıktığı bedenimden öte ruhumu. Kanatları takılıyor bir yerlere kelimelerin. Rüyamda canım acımazdı, yazılanlar uçabilseydi. Kağıtta kaldı cümleler, çeviremedim semaya yüzlerini... bende gemi yaptım kağıtlardan, bıraktım suya tüm yazdıklarımı... kelimlerin ıslak olması da en az uçması kadar heyecanlandırırdı hep beni... zahiren ıslaklar artık, batınını yorumlayacak kadar cesaretli değilim...


Yürümeye devam ediyorum... yüreği olan yolları adımlıyorum... yoldan heybeme kelam için azık topluyorum... yoldan kendimi topluyorum...biriktirmiyorum bu sefer bir şeyi... birikiyorum...





Zaman geçti... oyuklar derinleşti... taşkınlarım var sanırdım... anladım ki kabım darmış...şimdi oyuklarım var, taşkınlara gebe... zaman gerekli taşmak için, dolmak gerekli, hikmet gerekli...


beklemeli...


birikmeli...


kelamla doğmalı... kelamla doğmalı ki, her taşkın kelamı kirletene afet, kelama yol arayana nimet olsun...





"Hikmetleri, dosdoğru yolun ahadiyeti ile ilk makamdan kelimelerin kalpleri üzerine indiren Allaha hamdolsun. "*





Kelimlerin kalbindeki hikemeti hazinesine katanlara selam olsun... selametle...





EsseLam





Ferah-aver

...



*Füsus







1 yorum:

  1. ne kadar güzel bir üslup. yazıların çok hoşuma gitti.. hitabet sanatı bu olsa gerek. ben sadece yorum yazabilmek adına blogspot açtım. benim biliyorsun..
    http://spacal.blogcu.com yazı sitem var. blogspotta da yeniyim.

    YanıtlaSil